YUMURTALIK KİSTLERİNE DİKKAT!
Yumurtalıkta ortaya çıkan birçok
kist tipinden bazıları kanser
olabilir.Yumurtalık (over) fonksiyonu itibarıyla kistler
üretebilir. Üreme çağındaki her kadın her ay içinde
yumurta hücresini barındıran follikül adı verilen küçük
bir kisti geliştirir ve yaklaşık 2 cm çapa erişen bu
yapı adet döneminin 14. günü civarında çatlar. Bu
yumurtlama dediğimiz bir olaydır ve her ay
olagelmektedir. Ancak bazı adet dönemlerinde farklı
etkilerle söz konusu folliküller aşırı büyüyebilir ya da
kist içerisine çatlama sonrası aşırı kan dolabilir. Bu
şekilde oluşmuş kistler 8 cm çapa dek ulaşabilirler ve
fonksiyonel kist olarak değerlendirilirler. Bir ya da
iki adet dönemi beklemekle kendiliğinden ortadan
kalkarlar. Bu tip kistlerin varlığı durumunda acele
cerrahi kararı vermek gereksiz operasyonlara yol
açmaktadır.
Ancak fonksiyonel kistler dışında
da overde birçok kistik tümörler ortaya çıkmaktadır.
Bunların bir kısmı iyi huylu (benign) bir kısmı da kötü
huylu (malign) olabilir.Bu tip kistlerin ayırıcı
tanısında ultrason özellikle vajinal yoldan yapılan
ultrason çok değerlidir. Kistin büyüklüğü, kist içi
özellikleri (septum, papiller oluşum, solid alan)
hastanın klinik bulguları (yaş, geçirilmiş jinekolojik
operasyon ve hastalıklar, menopozal durum gibi) ile
birlikte değerlendirilmelidir.
Bazı tümör belirteçleri sık
kullanılmaktadır. Bunlardan CA 125 denen over
kanserlerinde yüksek oranda pozitif olan markerdan
oldukça yararlanılır. Ancak bu markerın birçok iyi huylu
durumda ( adet dönemi, gebelik, iltihaplar,
endometriosis, myom) pozitif olması tanıda yararını
düşürmektedir. Ancak menopoz sonrası kadınlarda daha
değerlidir.
Over kistleri durumunda ne zaman
cerrahiye başvurulacağı oldukça önemlidir. Fonksiyonel
over kistlerinde 6-8 haftalık gözlem altında beklenmesi
en uygunudur. Eğer kist bu süre içerisinde kaybolmamış
ya da nitelik değiştirmemişse cerrahiyle alınmalıdır.
Ancak tümör özellikle kanser kuşkusu durumunda daha
dikkatli olunmalıdır. Cerrahi öncesi değerlendirmelerle
doğru tanı ancak %80 civarında başarılıdır. Dolayısıyla
böyle durumlarda kanser olasılığı bütünüyle ekarte
edilememiştir.
Kanser kuşkusuyla operasyona
başlarken önce kist çıkarılır ve frozen (ön mikroskopik
inceleme) incelemeye gönderilir. Patoloji
departmanlarında çalışan jinekopatoloji konusunda
deneyimli hekimlerle birlikte çalışıldığında doğru
frozen sonuç olasılığı artar. Malign (kötü huylu) raporu
geldiğinde ameliyatın yapısı ve şekli değişir. Bu
durumda hastanın hayatı önem kazanır ve hastalığın
mikroskopik olarak nerelere kadar yayıldığını
belirleyebilmek üzere karın içerisinden ve periton
üzerinden her kuşkulu alandan biopsi amaçlı birçok örnek
alınır. Bu işlemlerin içerisinde büyük damarlar
çevresindeki lenf nodlarının temizlenmesi, omentumun ve
apendiksin çıkarılması gerekir. Ayrıca periton üzerinden
birçok alandan rastgele biopsi alınır.Cerrahi evreleme
denilen bu ameliyat jinekolojik onkoloji uzmanlarınca
yapılabilmektedir. Bu yüzden böyle kuşkulu durumlarda
cerrahi ya bu uzmanlarca yapılmalı ya da ameliyathahede
hazır bulunmalıdır.Cerrahi evreleme yapılmadan
ameliyatın sonlandırılması sonraki tedavi
başarısızlığını etkileyen en önemli faktördür. Bu yüzden
cerrahi evreleme yapılmadan sonlandırılan over
kanserlerinde tanı konulur konulmaz en kısa zamanda
hasta yeniden ameliyata alınarak gerekli evreleme işlemi
yapılmalıdır.
Aşikar ileri evrede ise cerrahinin
kapsamı çok genişlemektedir. Bu durumda hastalık karın
içerisinde büyük kitleler halinde yayılmış durumdadır.
Ne yazık ki over kanserlerinin yaklaşık üçte ikisi bu
evrede teşhis edilebilmektedir. Bu durumda karın
içerisindeki bütün tümör çıkarılmaya çalışılır. Bu
amaçla rahim ve yumurtalıkların alınması yanısıra
gerekirse bir kısım barsak çıkarılması, dalak
çıkarılması hatta bir kısım karaciğerin alınmasına bile
müracaat edilmelidir. Ameliyat bitiminde en büyük tümör
çapı 1 cm nin altına düşürülmeye çalışılır. Jinekolojik
onkoloji deneyimi olan cerrahlarca bu yüksek oranlarda
başarılabilmektedir. Over kanserleri kemoterapiye çok
duyarlı tümörlerdir. Cerrahi sonrası residü tümör ne
kadar azsa kemoterapi başarısı o kadar yüksek
olmaktadır. Bu yüzden bu hastaların cerrahi ve
kemoterapisini gelişmiş ülkelerdeki (ABD, AB ülkeleri)
gibi birlikte yürütebilecek bir ekip tarafından
yapılması hastanın tedavi başarısını etkileyen en önemli
faktördür. |