JİNEKOLOJİK KANSERLERDE ERKEN TEŞHİS
Günümüzdeki kanserde erken
teşhis kavramı bundan yaklaşık 50 sene kadar önce ortaya
atılmış ve bir jinekolojik kanser olan serviks (rahim
ağzı) kanseri için kullanılmaya başlanmıştır. Serviks
kanseri en çok 30’lu ve 40’lı yaşlarda yani kadın
hayatının göreceli genç, üretken döneminde sıklıkla
ortaya çıkmaktadır. Bir deyime göre anne çağındaki
kadınların kanseridir. Birbirinden tamamen ayrı olan,
ortaya çıkış mekanizmaları, klinik bulguları, tedavisi
farklı olan rahimin kendi kanserinin (korpus ya da
endometrium) en çok görüldüğü yaş grubu ise 50’li ve
60’lı yaşlardır. Yani daha çok anneanne yaş grubunun
hastalığıdır.
Serviks kanserinin herhangi
bir bulgu vermediği, çıplak gözle hastalığın görülmediği
aşamada teşhisi mümkündür. Tıbben adının henüz kanser
olmadığı kanser öncüsü diye belirtebileceğimiz aşamada
yakalanması Pap smear testi sayesinde mümkün olmaktadır.
Pap smear testi ilk defa Amerika’da
Papanicolau adlı bir araştırıcı tarafından bulunmuştur.
Vücut boşluklarını örten tabakaların (mukoza) yüzeyel
hücreleri bir süre sonra dökülür ve alttan yeni hücreler
gelir. Bu dökülen hücreler toplanarak mikroskopta
incelenebilir. Papanicolau vajinadan aldığı numunelerden
serviks kanseri erken teşhisinde kullanılabileceğini
1940’lı yıllarda ortaya atmıştır. İkinci Dünya Savaşı
sonrası batı ülkelerinde giderek yaygınlaşan bir şekilde
kadınlardan smear testleri alınmış ve serviks kanseri
öncüsü aşamasında hastalar yakalanarak muhtemel kanser
gelişebilecek bir çok hasta tedavi edilerek kanserin
oluşmasının önüne geçilmiştir. Bugün gelişmiş ülkelerde
her 40 kanser öncüsü hastalığa karşılık 1 kanser
saptanmaktadır. Bu kanser olguları da klinik kanserin
geliştiği ama yine de çok erken dönem kanserlerdir.
Ülkemizde ise kesin rakamları elde etmek mümkün
olmamakla beraber her bir öncü hastalığa karşılık bir
kanser olduğu tahmin edilmektedir.
Pap smear testi kadının
cinsel ilişkiye ilk başladığı yıllardan itibaren senede
bir yapılmalıdır. Testten 1-2 gün önce vajinaya ilaç
konulmamalı, adetli olunmamalı ve tercihan cinsel
ilişkide bulunulmamalıdır. Test muayene sırasında
alınabilir ve ağrıya yol açmaz. Alınan numune hekim
tarafından laboratuara gönderilebilecek hale
getirildikten sonra laboratuara gönderilir. İncelemeyi
yapan patoloji uzmanları gördükleri normal ve anormal
hücreleri tanımlarlar.
Pap smear testinde anormal
hücreler görülen hastalar daha ileri incelemeye
alınmalıdır. Yapılması gereken işlem kolposkopidir.
Sözkonusu cihaz ilk defa 1926’da Hinselman tarafından
kullanılan özel bir dürbündür. Günümüzde jinekolojik
kanser tedavisinde uzmanlaşmış kişilerce başarı ile
kullanılan bu yöntem ile serviks büyütülerek incelenir.
Ayrıca zayıf sirke asiti (asetik asit) sürülerek
servikste ortaya çıkan renk değişiklikleri, damar
yapılarındaki değişiklikler incelenir. Şüpheli görülen
yerlerden biyopsi yapılarak patolojik inceleme yapılır.
Biyopsi minimal bir rahatsızlıkla ofis koşullarında
yapılabilir. Kesin tanı bu patolojik inceleme sonrası
konur. Gerekli ise tedavi önerilir.
Ülkemizde serviks kanseri
erken tanısı için tamamen sağlıklı kadınları periyodik
inceleyecek bir toplum tarama programı yoktur. Pap smear
testi ancak hastalar talepte bulunursa veya hekim konu
ile ilgili ise yapılmaktadır. Yani fırsat bulunduğunda
tetkik yapılmaktadır. Bu da tüm toplumun taranmasını
engellemektedir. İdeal olanı tüm toplum sağlığından
sorumlu kuruluşun (ülkemizde sağlık bakanlığı) böyle bir
tarama programı başlatmasıdır. Olmadığı takdirde sivil
toplum örgütleri bunu planlayabilirler. Dünya Sağlık
Örgütü’nün gelişmekte olan ülkelere bu konuda yardım
programları mevcuttur. Ülkemiz yakın geçmişinde verem,
trahom, sıtma, cüzzam taramasını tüm ülke sathına
yayarak bu hastalıklarla savaşta başarılı olmuştur.
Tarama sırasında harcanması düşünülen para ve işgücünden
çok daha fazlası kanser geliştikten sonra onun çok
pahalı olan tedavisi için kullanılmaktadır. Ayrıca bu
tedavinin başarı şansı da kanser ilerledikçe
azalmaktadır.
Toplumdaki tüm kadınların
hayatları boyunca bir defa pap smear alınırsa serviks
kanserlerinin yarısının önlenebileceği hesaplanmaktadır.
Yine 5-10 yıl arayla tüm kadınların hayatları boyu 3 kez
pap smear testi yapılırsa serviks kanserlerinin %80
azalabileceği hesaplanmaktadır. Günümüzde önerdiğimiz
batı ülkelerindeki gibi her yıl pap smear testi
yapılırsa serviks kanserinin %90-95 önlenebileceği
öngörülmektedir.
Diğer jinekolojik kanserler
için pap smear kadar sonuçları bilinen ve etkin tarama
testleri henüz yoktur. Bununla birlikte özellikle 40
yaşından sonra tranvajinal ultrason yapılarak rahim iç
tabakası kalınlığının ölçülmesi ve overlerin
(yumurtalıklar) incelenmesi yararlı olmaktadır. Her ne
kadar tedavisi jinekologlar tarafından yapılmasa da meme
kanseri erken tanısı jinekologların da ilgisini
çekmektedir. Özellikle 40 yaşından sonra her kadına
mamografi yapılmalıdır. Menopoz tedavisi gören
kadınlarda rutin inceleme içine alınan mamografi
tetkikleri her kadın için düşünülmeli ve anormal bulgu
durumunda konu ile ilgili bir genel cerrahi uzmanı ile
ilişki kurulmalıdır. |